İÇİMİZDEKİ ODAK

11.08.2023

Biz çoğu zaman neye odaklanıcağımızı seçemediğimizi düşünsek de aslında etrafımızdaki her şeyi düşünce oluşturur, biz hangisine dikkat etmek istersek ona ederiz. Bir olaya kötü veya iyi bakmak bizim tercihimizdir. Bunu seçimmiş gibi söylesem de bir süre sonra bu alışkanlık olur ve giderek bizim hayata karşı bakışımız olur. Algıda seçicilik yaptığımız şey bizim hatıramızda kalan şeylerin çoğunu oluşturur, beynimize giren bilgilerin sadece anımsadıklarımızı hayatımızda kullanabiliriz, kullandıkça bir alışkanlık olur bizim için. Bu olay örgüsünde minik başlangıç domino etkisi gösterdi. İlk adımdaki değişiklik bizim elimizde. Birden bakış açımızı, karakterimizi değiştiremeyiz ama görmek istediğimiz ve gördüğümüz şeyleri değiştirebiliriz. Aynı olayı bir kişi iyi yorumlarken diğer kişi kötü yorumlayabiliyorsa o onu öyle görmeyi tercih ettiği içindir. Mutlu olmak istersek oluruz. 






Akış teorisiyle bunu bizim için daha kolay hale getirebiliriz. Akış teorisi tanım olarak; bir etkinliği gerçekleştiriyor olan kişinin enerjik bir şekilde odaklandığını, tamamen dahil olduğunu ve etkinlik süresince keyif aldığını hissederek kendini tamamen etkinliğe verdiği zamanki zihinsel durumdur, diyebiliriz. Akış teorisinin temelinde bir şeyle bütün olmak vardır, ona odaklanmaktan çok onunla bütünleşip akıp gitmek hedeflenir. Bunu bizim konumuzla bütünleştirirsek aslında iyiyle bütün olmak diyebiliriz en kısa şekilde. Güzele odaklandığımız ilerleyişte; güzeli, iyiyi, mutluluğu, sevinci, sevgiyi tutku haline getirirsek onlarla bütün oluruz; akış teorisinde de olduğu gibi daha sonrasında o oluruz. Bizler neye odaklanıcağımızı seçerek ne olucağımızı belirleyebiliriz. Deneyiminiz, dünyanız ve hatta benliğiniz, fark ettiğinizden çok daha fazla şekilde odaklandığınız şeyin yaratımlarıdır, diyor Winifred Gallagher. Bu bakış açısıyla ilk atabileceğimiz adım iyiyi odaklanmaktır diyebiliriz. 


Melike Sertler